Kayıtlar

İNSANLIĞIN YENİ SLOGANI CEHALET, BELAHET, HIYANET Mİ?

  İnsanlığın yeni sloganı Cehalet, Belahet, Hıyanet mi? *(Belahet Eski Türkçe Budalalık) Kötü hava şartları hasadı bozup, yöneticiler de kıtlık tehdidini göremeyince zaten baskı altında olan Fransız halkı bir kaç iyi niyetli fikir önderinin izinden giderek ayaklanıp kralı devirdi ve sonradan iyi niyetli önderlerin de kafaları kesilerek hızla kan denizine dönen ülkeyi önce askeri diktatörlüğe sonra da imparatorluğa teslim etti. Devrim sürecinde ve sonrasındaki savaşlarda milyonlarca insan öldü. Yazılıp anlatıldığı gibi de savaşın sonunda halkın yönetimi, demokrasi filan da gelmedi eski yönetimler aynen devam etti. Asıl değişiklik sonraki yüzyıl içerisinde yavaş yavaş gelişerek oluştu. Fransız İhtilali hiç yapılmasaydı aynı değişim yine de olmaz mıydı kimse bilmiyor, zaten soran da yok. Devrimi yapanlar “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganını kullanıyorlardı. Özgürlük, adalet ve eşitlik, insanın fizyolojik ihtiyaçlarının dışında kalan diğer temel ihtiyaçları olan güvenlik,...

KAYBIN ALTINCI BİR EVRESİ VAR MIDIR VARSA NEDİR?

  KAYBIN ALTINCI BİR EVRESİ VAR MIDIR VARSA NEDİR? 1.        İnkar 2.        Öfke 3.        Pazarlık 4.        Depresyon 5.        Kabullenme Söylendiğine göre bir evreden diğerine geçilmezse kayıptan doğan yas süreci bir türlü bitmiyor ve insan sonsuz bir döngüye giriyormuş. Yani basamak basamak tüm evreleri yaşayacağız ki sonunda bir rahatlamaya kavuşup normal yaşama geri dönelim. İnkar, Öfke, Pazarlık, Depresyon, Kabullenme sıralamasıyla biz hep kaybın beş evresi olduğunu biliyorduk ama altıncı bir evrenin varlığı bilimsel yollarla olmasa da kanıtlanmak üzere. Oraya geçmeden biz önce ilk beş evreyi kendi toplumumuz penceresinden inceleyelim. İddia edildiğine göre insan bir kayıp yaşadığı zaman önce “İnkar” duygusuna kapılıyormuş. Bireylerin duygularının toplumlar için de geçerli olduğunu kabul edecek olursak bu beş ...

Haftanın sekizinci günü: Gerçekertesi

  Haftanın sekizinci günü: Gerçekertesi   Cuma, Cumartesi, Pazar ve sonra sendromlarıyla birlikte Pazartesi sanıyorsunuz değil mi? Değil… Bundan böyle telefonunuzu, televizyonunuzu her açtığınızda, hatta bir arkadaşınızla konuştuğunuzda bile günlerden Gerçekertesi. Haftanın bu en eğlenceli ve asla sona ermeyen gününde gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz her şey ama her şey Harikalar Diyarındaki Alis’in yaşadıkları ile paralel. Gerçekertesi günü kimin ürettiği belli olmayan elektronik sinyallerin para yerine geçebileceğine inanacak, sosyal medyanın hukuk sisteminin üzerinde bir güç olduğu kanısıyla çok karmaşık hukuki sorunların çözümüne yardımcı olacaksınız. Jeoloji profesörlerine fay hatlarını, tıp hocalarına hangi aşının daha iyi olduğunu, duvar ustalarına harç karıştırmayı, annenize daha lezzetli yemek yapmayı öğretebileceksiniz; çünkü elinizin altında koskoca bir Google var ve oradaki her şey “kesin bilgi”. Yazının icadından beri hiçbir dönemde bir olgunun yazılı ...

ARETE NEDİR VE NEDEN HEPİMİZİN ARETESİ OLMALIDIR?

  ARETE NEDİR VE NEDEN HEPİMİZİN ARETESİ OLMALIDIR? Eskiden “tertipli” insan diye bir şey vardı. İşini düzgün yapan, belirli bir kaliteyi her zaman gözeten, sözünü bilen, ahlaklı ve iyiliği öne çıkartanlar için kullanılırdı. Sonradan kavram çalışma masasının üstünü derli toplu tutmaya evrildi, küçüldü ve değersizleşti. “ Arete ” şimdiki Yunanistan’da yerleşik eski Dor uygarlığının geliştirdiği aşağı yukarı benzer bir kavram. Mükemmellik ve sonuç odaklılıkla yapılan işlerin ahlaki yükseklik konumundan icra edilmesine dayanır ve tümüyle bireyseldir. Mesela bir askerdeki arete silahların bakımı, eğitim ve cesaret gibi şeylerden oluşurken, bir bankacıdaki arete piyasaları iyi gözleme, bilgi sahibi olma ve dürüstlük olarak kabul edilebilir. Her yaşam alanında iyilik, dürüstlük ve doğruluğun her an göz önünde tutulması ve yapılan işin bir tertip üzerine yapılması mecburiyeti vardır. Eskiden tertipli bir tek insan bile toplumda büyük farklar yaratabiliyorken günümüzde bunun zorlaş...

Bırakın altını, lalenin bile kağıdı vardı…

  Bırakın altını, lalenin bile kağıdı vardı…   Her şey 1636 yılında Hollanda’da başladı. O yıl lale soğanı fiyatlarının giderek arttığını gören birkaç uyanık bir lale soğanı borsası oluşturdu ve lale soğanını kağıt üzerinde alıp satmaya başladı. Soğanlar sadece yaz aylarında topraktan çıkartılabildikleri için hiçbir teslimat yapılmadan sadece kağıt üzerindeki işlemlerle yükselen lale soğanı fiyatları bir yıl içerisinde inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu konuda en kapsamlı araştırmayı yapan İskoç gazeteci Charles Mackay 1841 tarihli kitabında ( Popular Delusions and the Madness of Crowds ) lale çılgınlığı ve sonrasında gelen diğer ekonomik balonları detaylı bir şekilde aktarmasına rağmen ders alamayan insanlık 1636’dan günümüze dek aynı davranışları tekrarlamaya devam etmektedir. Deliliğin bir tanımı da bildiğimiz gibi aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp başka sonuçlar elde etmeyi ummaktır. Lale soğanı aldık, soğanın kendisini bile vermediler kağıda yazdılar fiyatı düştü bat...

Grendel’in annesi ölmedi mi?

  Grendel’in annesi ölmedi mi? Şimdilerde çok kullandığımız trol sözcüğü aslında eski İskandinav hikayelerinde görülen bir tür canavarın adıydı. Troller göllerde, denizde, dağlarda, inlerde velhasıl her yerde saklanarak asla kendilerini göstermeden insanlara düşmanlık ederlerdi. Bunlardan en ünlüsü eski bir İngiliz destanı olan Beowulf üzerinden tanıdığımız trol Grendel ve maalesef adını öğrenemediğimiz annesidir. Hikayeye göre zamanın kahramanı Beowulf önce aslında inlerinde yaşayıp sadece yakına gelenleri yiyen cinsinin aksine saldırgan bir tutum izleyerek köy basmaya başlayan Grendel’i, sonra da denizin dibindeki bir kuyuda yaşayan annesini öldürerek konuk olduğu köyü trol belasından kurtarmış ve memleketine dönerek kral olmuştur. Demek o zamanlarda da troller bir musibet olarak görülmekte hatta bunları yok edenler kral olabilmekteydi. Böyle bir canavar türü gerçekten var mıydı yoksa hayali bir varlık mıydı bilmiyoruz ama yakın zamana kadar hikayelerde trol adı geçmediğine...

Coğrafya Kaderimiz ise Medeniyetler Neden Çatışsın?

  Coğrafya Kaderimiz ise Medeniyetler Neden Çatışsın?  Bir toplumun parasını bir kere alırsın bir daha vermez, aklını alırsan hepsini kendi getirip verir. (Anonim) Yıllar önce Hollanda’da tüm ülkeyi deniz basma tehlikesi baş gösterdiğinde oralı dostlarla şakalaşıyorduk. İsterseniz gelin bizim Anadolu platosuna yerleşin biz sizi memnuniyetle misafir ederiz, bölge denizden bin küsür metre yukarıdadır su baskını tehlikesi filan olmaz biraz kalır sonra sular çekilince ülkenize dönersiniz o arada bizim memlekete yapacağınız yatırımlar da bize kalır siz ortada kalmazsınız biz de bıraktıklarınıza konarız demiş ve o sıralar İran batıda pek sevilmediğinden ilave etmiştim. “Sadece bir konu var sonuçta doğu komşunuz İran olacak umarım sıkıntı olmaz” Hollandalı arkadaşımın gülerek verdiği cevap çarpıcıydı “Bizim doğu komşumuz zaten Almanya”. Şaka bir yana, batı dünyasında dikkatle incelenmiş, onların en büyük düşünürlerine zihinsel taban oluşturmuş İbni Haldun “Coğrafya Toplumların ...